22 Şubat 2008 Cuma

Gecelerden Bir Gece

Dün gece, uykumuza ve bütün yorgunluğumuza direnip eşimle Siyaset Meydanını izledik… Van’dan yayın yapılıyordu. Hararetli tartışmalar başlamadan önce, Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Sarıkamış, Allahüekber Dağları’nda donarak can veren doksan bin şehidimizi anlatan görüntüler, Yıldız Kenter’in o etkileyici sesiyle okuduğu şiir eşliğinde geçti, dolu dolu olan gözlerimizin önünden…

Tüylerimiz diken diken oldu… Sırtında bir çaput, ayakları yarı çıplak olan askerler sıfırın altında kırk dereceye kadar düşen, “zemheri” diye bilinen o soğuk günlerde, yün içlik, çorap ve palto beklerken kardan heykellere dönüştüler…

Burnumun direğinin sızlamaya başlamasıyla genzim yandı önce, sonra gözlerim doldu… Yutkundum, eşime baktım… Birbirimizin suskunluklarını tanırız, sessizliklerimizi aynı seviyede yaşarız… İçi sorusuz bir sessizliğimiz vardır; “ne düşünüyorsun?” lar bize gelmez böyle zamanlarda…


Görüntüler geçip bittikten epey sonra bile ben, hangi cinsten bir diyalog başlatacağımı bilemeden kaç saattir uykuya direnen, sonunda televizyonun karşısında, halının üstünde uykuya yenik düşen minik oğlumu kucaklayıp yatağına götürmeye davranırken eşim birdenbire, “dur!” dedi. Melekler gibi uyuyan, eli yanağında, ağzının suyu akmış 3 yaşındaki oğlumuza bakarak, “onlar da böyleydi Müjgan, onlar da bebekti bir zamanlar, onların da üzerlerine titrediği, aman üşümesin diye üstlerini sıkıca örtüp soğuktan koruduğu ana-babaları vardı…” dedi.

Boğazım düğüm düğüm oldu, oğlumuzu yatırmadan önce koklaya koklaya öperken ikimizin gözyaşlarından yanakları sırılsıklamdı…

1 yorum:

david santos dedi ki...

Excellent posting, ChaotiC!
Thank you and have a good weekend