Ben bir masal kahramanıyım… Farklı farklı şehirlerde hikayesi olan... Farklı yüzlerle, farklı iklimlerde, farklı hayatlar yaşayan... Bundandır her şarta kolaylıkla uyum sağlamam, bundandır bilinmeyene korkusuzluğum, bundandır yabancıya yakınlığım...
Bir camdan hızla geçip giderken tanıdık tüm mekanlar, geride bıraktığım her kent için ağlarım... Geride kalan sadece bir şehir değil, o şehirdeki bütün yaşanmışlıklardır... Çoktandır artık yabancı olmaktan çıkmış tanıdık yüzler, acı-tatlı anılar... Yeni bir şehre, farklı bir iklime, bilmem ne zaman sonra artık çok tanıdık olacak yabancı yüzlere alışana kadar da bırakmazlar peşimi; sanki kapıdan çıksam aynı bakkaldan ekmek alacağım, penceremi açsam aynı sokağı göreceğim, uyansam aynı odanın duvarlarına bakacağım sanırım; plakalar, posta ve telefon kodları, yeni adresim, yeni telefon numaram hepsinde şaşırırım bir süre... İsim ve yer hafızam çok iyi olmadığından ezberleyene kadar kaybolurum zaman zaman. Ağlarım, eskileri ararım...
Gene bir hikayenin sonundayım... Kapattığım her koli biraz daha uzaklara atıyor beni... Evin içi tamamen boşaldığında ve ben kapımı bir daha açmamak üzere son kez çekip çıktığımda artık bizimle beraber yavaş yavaş uzaklaşan seslerimiz duyulacak duvarlarda... Kimi zaman kederli, kimi zaman mutlu, kimi zaman gülen, kimi zaman ağlayan, kimi zaman kızgın, kimi zaman neşeli... Farklı bir hayat gelip, onların üzerinden bir fırçayla geçene kadar da uğuldayıp duracaklar boş evin içinde... Başka kokular sinecek, başka sesler yerleşecek yine... Ben başka bir yerde kendi rengimi vereceğim başka kokuların, başka seslerin üzerine... Silip temizleyeceğim, yerlerine yenilerini koymak üzere...
"Zaman düşer ellerimden yere,
oradan tahtaboşa
saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya,
resimler sarı güneşsizlikten
duygular değişir
dostlar dağılır dört bir yana, kendi yollarına
Uçurtma uçar sözlüğümden,
geri gelmeyecek bir kuş
yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş.
Ve sen, ben; değirmenlere karşı,
bile bile birer yitik savaşçı,
akarız dereler gibi denizlere,
belki de en güzeli böyle..."
oradan tahtaboşa
saatler çalışır izinsiz, hep bir sonraya,
resimler sarı güneşsizlikten
duygular değişir
dostlar dağılır dört bir yana, kendi yollarına
Uçurtma uçar sözlüğümden,
geri gelmeyecek bir kuş
yaşanmamış kırıntılar sadece bir düş.
Ve sen, ben; değirmenlere karşı,
bile bile birer yitik savaşçı,
akarız dereler gibi denizlere,
belki de en güzeli böyle..."
BÜLENT ORTAÇGİL
Dibine Not: Alışmaya çalışmak diye bir şey yok, alışmak zorundayım, alışacağım gene...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder