21 Temmuz 2008 Pazartesi

Anne Olmak Ama Nasıl?



Anne olmak ama nasıl? 
Olabildiğince gözü kara, olabildiğince cesur, olabildiğince merhametli, olabildiğince arkadaş, olabildiğince şefkatli, olabildiğince koşulsuz, olabildiğince sabırlı, olabildiğince hayalperest, olabildiğince fedakar, olabildiğince anlayışlı,................... Olabildiğince sonsuz...



Anne olmak ama nasıl?
Korktuğu zaman yağmurun gürültüsünden, çakan şimşeklerden, kararmış gökyüzünden; hapsedilmiş güneşi çıkarmak yerinden... Çıkarmak ve ısıtmak dünyasını yeniden, kurutmak gözyaşlarını... Yıldızsız kara gecelerde, hiç gözünü kırpmayan bir yıldız olmak en parlayanından; tüm beyazlığını dökmek üzerine, ışık tutmak en güzel düşlerine... 






Anne olmak ama nasıl?
Geceleri ansızın uyanabilmek bir çıtırtıya en deliksiz, en derin uykulardan... Üşüdü mü, acıktı mı, korktu mu, terledi mi, hastalandı mı...? Eğer uyuyorsa yatağında huzurla, seyretmek artık yumuşacık olmuş bir kalple yüzünü... Minicik ellerini avuçlarının içine alıp öpmek... Saçlarını karıştırmak, kokusunu içine çekmek... Dinlemek hızlı hızlı soluk alıp vermelerini, göğsünün inip kalkmasını izlemek... Kıpır kıpır gözkapaklarından neler gördüğünü merak etmek... Dudaklarını büktüğü, minicik yüreğinin çırpındığı düşlerinde bir atmaca olup ta yükseklerden süzülerek kurtarmak kocaman bir hayvanın pençeleri arasından ya da çekip almak bir uçurumun kenarından... Düşler ülkesinde bile yalnız bırakmamak, koruyup kollamak, sakınmak en zararsızından bile... 

Anne olmak ama nasıl?
Derinliğine... "Hiç kimse beni bu kadar sevmedi ki" ye inat öldüresiye, "işte böyle sevilir!" dercesine sevmeyenlere, sevemeyenlere göstere göstere... Kendi çocukluğunda sevinçlerini hep yarım, hep eksik bırakan şeyleri avuçlarındaki nasırlara, sıyrılan bileklerine, kırılan tırnaklarına aldırmaksızın onun hayatından kalın halatlarla çeke çeke... Ak sütün aklamaya yetmediği karaları, anneliğin o özel rengiyle silmek karşılaştığı yerlerde ve kapatmak en güzel renklerle... Örtmek üstünü kötülüklerin, pisliklerin sihirli bir değnekle...


Anne olmak ama nasıl?
Koşulsuz sevmenin meleksi hazzıyla sadece kendi çocuğunun, çocuklarının değil tüm annesiz çocukların annesi olabilmek... "Utanç duvara asılır mı anne?" sorusu gelmeden üstsüz, başsız ağlamaklı çocuk tablolarını indirebilmek duvarlardan... Kahkahasız mutlulukları, tuzsuz gözyaşları tadan yüreklerine ışık olabilmek... Bazen bir giysi olabilmek üzerlerinde, bazen bir şeker yavaş yavaş eriyen dillerinde, bazen bir martı olup umuda kanat çırparak uçabilmek önlerinde... Hayattan en umudu kestikleri yerde, yeniden hayata döndürebilmek birkaç sıcak kelimeyle... Yaşamın çok farklı bir boyutundan başka bir boyutuna göç yolculuğunu başlatabilmek beyinlerinde... Devrim yapmak batılın üstüne...

Anne olmak ama nasıl?
Gönlünde, beyninde, düşlerinde ne varsa hepsini verebilmek, verdikçe çoğalmak... Annesinin sevgisinin yalnızca onu değil; tüm annesiz çocukları, tüm savaş kırgını çocukları, tüm tinerci çocukları saracak kadar uçsuz bucaksızlığının farkında olmasını sağlamak...

Anne olmak ama nasıl?
Işıklı düşler kurabilmek korkulu gecelerde, efsanevi oyunlar sahneleyebilmek en sıkıcı günlerde, tüm kötülükleri onun üzerinden uzak tutabilmek sadece içgüdüyle... Gerçek sevgilerin koşulsuz olduğunu, almaktan çok vermenin mutlu ettiğini, mutlu olma yolunun mutlu etmekten geçtiğini gösterebilmek örneklerle...Maddi dünyanın küçük hesaplarını yapmamak önünde...

Ve anne olmak; ona öyle bir masal sunabilmek ki, büyüyüp kocaman bir kadın veya bir adam olduğunda bile hala o masaldaki ekmek kırıntılarını izleyerek çıkabilmeli kaybolduğu labirentlerinde...
 
DipNot: Bu yazı Kemal'in orta şut karışımı gönderdiği mim;
DERS: Hayat Bilgisi
KONU:Anne Olmak
üzerine sıcaktan bir türlü uyuyamama modunu, yine bir türlü uyku moduyla değiştirememe üzerine kalkıp yazılmıştır.  =)

6 yorum:

Haykoliq dedi ki...

5 üzerinden yıldızlı kcaman bir 5...

Uyku ve uykusuzluk arasında ki beynin uyuşmuş bir anında çıktıysa bu yazı...Bir de ayık kafaya yazılanını görmek gerek...=)

elinize,yüreğinize sağlık...

Godsyndrome dedi ki...

Ve anne olmak; ona öyle bir masal sunabilmek ki, büyüyüp kocaman bir kadın veya bir adam olduğunda bile hala o masaldaki ekmek kırıntılarını izleyerek çıkabilmeli kaybolduğu labirentlerinde...

Yazı çok güzeldi.Bu paragrafa da bayıldım.

Adsız dedi ki...

Benim duygusal,yumuşacık kalbi olan Bitanem chaotic'im.
Çok etkilendim yazından,çok güzel anlatıyorsun kalbinden geçenleri.Çok çOk öpüyorum seni...

Adsız dedi ki...

Yaşadıklarını,gozlemledıklerını o kadar güzel ıfade edebılıyorsun kı..Her seferınde hayran kalıyorum..

Yüreğine saglık ablacımm!

saklıdefter dedi ki...

Her bir satır ayrı bir his dolu... Bu kadar içten olmasa eminim gözlerim dolarak okumazdım...Anne yüreğine sağlık...

hTc dedi ki...

çok çok güzel bu...