11 Aralık 2009 Cuma

Kıssadan Hisseler...


Bir memleket olsun ki, aralık ayında bile o iğrenç sesleriyle dolaşıp kanınızı emen ve Off, Sinkov gibi maddelerin tadını çok seven sivrisinekleri olsun! Var mı böyle bir yer? Welcome the Uzunköprü Hell. Bu başlı başına bir kıssadan hisse…

Her gün maillerimi okumak için Hotmail’e girdiğimde “Beni Şaşırt”masını bekliyorum ama nafile... Artık nedense hiçbir şeye şaşırmıyorum. Kıssadan hisse: İnsanlar değişmez!!!

Kahvaltım henüz bitmişti, çay fincanımın kenarını parmağımla çizip duruyordum. Kalkıp radyoyu açtım, “En Güzel Hikâyem” çalıyordu. “Olmaz böyle bir şey!” dedim. İçinizden söylediğiniz bir şarkı, dışınızdan da çalmaya başlıyorsa ve eş zamanlı gidiyorsanız hayat sizi gerçek bir hikâyenin içine atıyor demektir. Evet, her hikâye güzel gelişmez belki ama fazladan okunan her kitap gibi fazladan yaşanılan her olay da bir tecrübedir. Bu hikâyeden çok ders çıkarttım ben. Kötü bir huyum vardı mesela; sevdiğim kadar sevildiğimi sanıyordum. Vazgeçtim bu huyumdan. Artık sanmıyorum. Sonra kimilerinin yana yakıla aradığı ve bu devirde ancak filmlerde ve kliplerde karşımıza çıkan o büyük ve güçlü aşkların bazıları tarafından mucizevî bir şekilde bulunmuşken nasıl alaşağı edildiğini gördüm. Siz istediğiniz kadar verin o aşkı, hayal edemeyeceği kadarını verin hem de, bir gül dikin umutlarınızla, sonra bir tane de yazdıklarınızla ve bir gül daha, yalnızca ona özel davranışlarınızla… Bir bakmışsınız bir gül bahçesi yaratmışsınızdır farkında olmadan, bir gül bahçesi olmuştur aşkınız ve sonra o geldiği gibi önündeki ilk gonca dalında kalıverir gözleri… Sorar size, “bu neden eğri?” “Sen çok kayıtsız kaldın da ondan bükülmüştür boynu…” diyemezsiniz. Koca gül bahçesini çiğneyip arkasına bile bakmadan döner gider geri ve işin garibi ona göre siz onu kaybetmişsinizdir. “Ben kesilene kadar yüzdüm ama görünmeyince karan bıraktım kendimi…” En güzeli ben kendi yüreğimi gördüm bu hikâyede ve hala böylesine saf olduğu için şimdi kendimi daha çok seviyorum. Kıssadan hisse: Sevmekten hiç borçlu çıkmadım!

Hayat, siz bisikletinizle ağır ağır giderken yanınızdan otomobille gazlayıp geçiyor. Bir yıl daha bitti işte… Peki, biten sadece bir yıl mı? İnsanlar bitti gitti, aşklar bitti, yollar bitti, sabırlar, teselliler bitti, gözyaşları bitti, hayaller bitti, rüyalar bitti, şişeler bitti, heyecan, coşku bitti, kahkahalar bitti, hatalar bitti, ne çok şey bitti… Şimdi hepsini yeniden doldurma zamanı. En çok da gözyaşlarınızı… Ağlamak da yemek, içmek, seks kadar önemli bir ihtiyaç. Evet evet hatalarınızı da… Bilgileri sadece alıp onları işlemezseniz aynı ıslak ve hiçbir zaman sıkılmayan bir sünger gibi kalırsınız ve bu durumda nasıl öğrenebilirsiniz ki? Hata yaparak! İnsan hatalarla akıllanır! Hata yapmaktan korkmayın! Her şeyin en doğrusunu bileceğim ve yapacağım derken farkında olmadan kendinizi o kadar yıpratıyorsunuz ki… Hem karşınızdaki kendi kapasitesi kadarını alabilir, ne daha çok ne daha az… Kendinizi boş yere paralamayın. Mesela, siz sayfalar dolusu, aslında ana fikri; "seni çok seviyorum, yakınlığını istiyorum ve yakınlığın olmadan senli ama sensiz yaşayamam!” olan bir mektup yazarsınız; o size yakınlığını vermek yerine, “beni istemeyeni ben hiç istemem!” hesabı “güle güle” der. Anlarsınız ki, o zaten hiçbir zaman sizin olmamıştır. İçinize sığdıramadığınız ve tek taraflı yürütmeye çalıştığınızı anladığınız bir aşkla evlere sığamazsınız, kendinizi sokaklara, caddelere atmak istersiniz ama dünya da dar gelir. Önünüzden geçen otobüsten sarkan muavinin, “uzay, uzay, uzay…” diye bağırmasını ve atlayıp gitmeyi istersiniz. Sonsuzluğa karışmayı, boşlukta yok olmayı… Olamazsınız. Döner gelirsiniz evinize… Aşk biter ama hayat sürmeye devam eder. Size sarılanlarla mutlu olmaya çalışırsınız. Kıssadan hisse: Kendinizi beyinsiz bir şekilde sadece aşka bırakmak yeterli değildir, aşk kapıya dayandığında gelecekteki günlerin de hesaba katılması gerekir.

Dün gece bana başka bir dilde konuştu; Özdemir Asaf’ça… Bilir misiniz? “Sana güzel diyorlar, olma!” dedi parmağını sallayarak… Ah nasıl iyi geldi bilemezsiniz çünkü sevginin en güzeli, en gereksinildiğinde verilenidir. Kıssadan hisse: Eğer şansınızı güzel veya yakışıklı doğarak kullandıysanız bir daha o şansı asla bulamayabiliyorsunuz. Allah çirkin şansı versin sonra estetik falan bir şekilde halledersiniz.

ChaotiC

5 yorum:

Godsyndrome dedi ki...

Bu yüreği tanıyalı epey oluyor ve tanıdıkça bu yürek kendini daha da fazla sevdiriyor. İyi ki varsın :)

MyBiber dedi ki...

@godsy; canımmmsınnn. Sen de iyi ki varsın. Çabuk dön.

Cem Akkılıç dedi ki...

Harika bir yazı. Tebrik ederim.

Kayhanoviç dedi ki...

Hayat, siz bisikletinizle ağır ağır giderken yanınızdan otomobille gazlayıp geçiyor.

Geride kalanlar, geri de kalanlar. Ah o yıllar. Gecen gün bir arkadaşla dertleşmiştik. Şimdileri yalı kazığı gibi olduk. 20 yıl sonra yaşlılar kulübüne üye olabiliriz (:

Erdal dedi ki...

keşke her zaman ağlayarak yazsan diyesim geldi okurken gerçi şimdi gülerek okumuşsun ama...!


okuduğum en güzel git-gel,kendinle yüzleşme yazılarından bir tanesi...

sanırım en fazlada insanın canını acıtan yaşanılanlardan çık çıkarılan kıssadan hisseler...