11 Temmuz 2008 Cuma

Yaşasın Kötülük!!!

Sabırsızız... Milletçe sabırsızız. Nereye gitsem, nerede yaşasam durum aynı, hiç değişmiyor.

Ben de sabırsızım ama sabırsızlığım sadece kendime zarar verecek ölçülerde... Kafama koyduğumu bir an önce gerçekleştirmekte sabırsızım ben, aldığım bir ürünün hatalı çıkması durumunda onu bir an önce gidip değiştirmekte sabırsızım... Terminal, hava alanı, istasyon gibi yerlerde beklenene sarılmaya sabırsızım... Midemden gurultular yükselirken kokusunu duyduğum ve hala pişmemiş yemek, güneşin altında gezerken ve dilim damağıma yapışmışken, kimbilir nerede karşıma çıkacak bir büfeden alacağım bir şişe su bile tahammül sınırlarım içindedir; gelecek olanı beklemek ise asla! Bu yüzdendir ki randevularıma hep en az onbeş dakika önce giderim ve sonra ikide bir saatime bakarak, kapıyı-camı gözetleyerek gergin dakikalar geçiririm. Sokak ortasında değilsem, mutlaka çıkarken çantama attığım kitabımı okuyarak oyalanmaya çalışırım.

Çok beğendiğim birşeyi -sonra aklı hep diğerlerinde kalan ve onu aldığına pişman olan- hemen pamuklara sarıp sarmalayıp, bir an önce evime sokmakta sabırsızım... Yeni aldığım kıyafetimi veya ayakkabımı bir an önce giymeye sabırsızım... Ben öyle bayram-seyran, özel gün bekleyemeyen bir insanım. Küçükken annem en çok bu huyuma kızardı; "herşeyini eskitiyorsun!" diyerek. Kaldırıp bir köşeye koyduğumuz, sakladığımız ve kullanmak için özel günlerini beklediğimiz bütün o şeyler belki de artık sadece arkamızda kalanları bakıp bakıp ağlatacak, "bir kere bile kullanamadı..." diyerek daha da hıçkırıklara boğacak ve çekmecelerden birinin en dibine itilip, arada çıkarılıp çıkarılıp bakılacak bir anıdan öteye geçemeyecek... Ya da kimbilir kime verilerek, alınacak duası ile yürekler hafifletilecek... 

Sabahları çaya sabırsızım. Sanırım Gobi Çölü'nde bile uyansam bir fincan sıcak çayın yerine başka bir içecek koyamam. Tam teşekkül hazırlandıktan sonra bir an önce evden çıkmaya sabırsızım zira hazırlanmış bir şekilde evde bir dakika daha beklemeye tahammülüm yok. Hatta düğün törenimde bile gelin odasında daha fazla duramayıp -ki on dakika falan olmuştu sanırım- eteklerimi toplayarak bir an önce çıkmaya yeltenmişken son anda durdurulmuştum. =) Sokaktan eve dönünce daha antreye adım attığım vakit, bir an önce soyunmaya sabırsızım ki bu yüzden odama girene kadar yarı soyunmuş bir hale geliyorum. Dışarıda gezdiğim kıyafetlerle evin içinde beş dakika durmaya tahammülüm yok. Bu yüzdendir ki gittiğim ev gezmelerinde de bir an önce kalkmaya sabırsızlanıyorum. Evdeki özgürlüğümü seviyorum...

"Milletçe sabırsızız" derken, aslında anlatmak istediğim başka bir konuydu ama nasıl oldu bilmiyorum ortaya benim sabırsızlıklarım çıktı. =)

Geçen günlerden birinde alışveriş yapmak için gittiğim markette bir araba dolusu alışveriş yaptıktan sonra kasanın önündeki kuyruğa girdim. Epey uzun bir kuyruktu ve kuyruğun en sonundaki kişi bendim. Beklerken önce -belli ki flört eden- bir çift arkama geçti; ikisinin elinde de birer cips paketi... Benim alışveriş arabamın tepeleme dolu manzarası da hiç gözlerini korkutmuş gibi değil; birbirleriyle şakalaşarak, gülerek, biraz sonra cipslerini yerken kiraladıkları filmi izleyeceklerinden bahsederek beklemeye niyetliler. Ben bu durumda, elimdeki cipsleri bırakıp çıkar gider, başka bir yerden alırdım. Ah aşk işte...
"Beni beklemeyin siz, öne geçin." diyerek sıramı onlara verdim. Büyük bir sevinçle teşekkür ettiler. Sonra bir baktım arkamda yaşlı bir teyze, elinde bir şişe sıvıyağ ve bir kutu kesme şeker... Belli ki sevgililere yaptığım jestten haberdar, güya kendi kendine konuşmakta;
"Tüh çok da kalabalıkmış, torun da gelecekti... Şimdi kapıda kalacak kızan..."
"Buyrun siz de geçin, benim de çocuklarım pardon kızanlarım evde yalnız ama olsun." =))
Ben gene bir geriye...
Artık derin derin nefesler alıp verirken mi, evdeki kızanlarımı merak ederken mi, kasa önünde kaç değişik sakız markası var saymaya başlamışken mi, kendi iç dünyama çekilmişken mi bilemiyorum bir sesle irkildim. Bir bayan park ettiği ya da edemediği mi demeliyim yol ortasında kalmış arabasını ve arkasında sürekli korna çalan diğer arabaları bana göstererek, bu sefer dolaylı değil direkt bir şekilde sıramı ona verip veremeyeceğimi soruyordu.
"Peki..." dedim çaresizce... Akşama kadar kasadaki kişiyle müşerref olamayacağımı düşünürken sıra bana geldi. İnanamıyordum. Parayı verdim, üstünü beklerken de vakit kaybetmemek ve sıradaki diğer insanları mağdur etmemek için o dağ gibi yığını torbalara yerleştirmeye başladım.
Kasiyer, "hanımefendi bir  liranız var mı?" diye sorunca, "olması lazım, bir saniye..."diyerek çantamdan bozuk para cüzdanımı çıkarıyordum ki sıranın kendisine gelmesini sadece üç-dört dakikadır bekleyen bayan,
"Aaa böyle olmuyor ama, ne kadar uyuşuksunuz, bırakın çantanızı, bir an önce şunları doldurun artık! Kaç saattir ağaç olduk burda!" demez mi?

Diyorum ya, benim sabırsızlığım sadece kendime zarar veriyor diye; demek ki sonsuz sabrım da sadece kendime zarar veriyormuş.

Marketten nihayet çıkabildiğimde başlamış olan yağmura mı, yarım saatimin sadece başkalarına iyilik yaparak geçmesine mi, yaptığım iyiliklerin sonucunda böyle bir durumla karşılaşıp, çocuk gibi azarlandığıma mı, çocukları merak eden yüreğimin kuş gibi çırpınmasına mı neye ağladığımı bilemeden eve gelene kadar hatta aldıklarımı yerleştirirken bile ağlamaya devam ettim. Ne zamandır kinder yumurtamın içinden çıkmasını beklediğim oyuncağı görmek ve parçalarını bir araya getirerek kırmızı bir Mini Cooper'a sahip olmak bile mutlu etmedi beni...

Artık kimseye markette sıra, dolmuşta yer vermek yok!!!
YAŞASIN KÖTÜLÜK!!!

Yonca Evcimik - yasasin kotuluk by wWw.MiD.aZ on Grooveshark
Tersini söylersek belki de olur yüzü,
Biz dağıtmazsak dağıtacaklar sürümüzü
Dizildik sıra sıra, uygun adım bölük bölük
Sıkıldık iyilikten yaşasın kötülük!!!

5 yorum:

Godsyndrome dedi ki...

1-)Geçmiş olsun,
2-)Niye o kadının saçını başını yolmadınız:)(Hanımefendiliğin gözü kör olsun)
3-)Sabırsızlık deyince dedemin bir lafı geldi aklıma;durakta otobüs beklemesi,yatakta hanımı beklemesi bi de üçüncüyü unuttum:)))

hTc dedi ki...

ah benim güzel ülkemin çok bilmiş insanları...ne kadar da can sıkıcı ne kadar da sevimsiz...ben olsam ben de ağlardım sanırım. bazen bana da oluyor, insanlara laf anlatamayacağınızı, anlatsanız da dinlemeyeceklerini bildiğiniz için sıkışıp kalıyorsunuz. ama günlük hayatımda tıpkı anlattığınz gibi ben de sizin kadar sabırsızım=) yatak odasına varmadan yarı soyunmuş olma cümlesine çok güldüm, kendimi buldum:D

Adsız dedi ki...

Bir dönem bende sabırsızlığımın kurbanı olduğum zamanlar oldu.Hep daha iyi fırsatlar dururken ben aceleci olduğum için vasat ya da normal şartlara talim ettim.Bu çocukluğumdan yetişkin olduğum döneme kadar devam etti.

Senin iyi yüreğin kazanmış alışverişte.Arkandaki insanlar senin tutumun altında ezildiğinden,kendileri bu şekilde davranamadığından söylenmelerinde haksızca eleştiride bulunmuş.Medeni koşullara uymayan bir davranış.Kınıyorum o hanfendiyi.

Son olarak senden kötü olmaz :)

Adsız dedi ki...

Sabırsızların Sabırsızı geldi :D

akilliigne dedi ki...

merhabalar
konuyu ben şu balıkta toplamak isterim
kazanılanlar kaybedenler
sizin yaptıklarınız ciddi kazanç ne kazancı derseneiz oda hoşgörü yaptıklarınız sa tamamiyle insanlık hali kaybedene gelirsek kaybettiği belliki çok şey var onuda insani olmayan davranış diye nitelendire biliriz ha birde burdaki en güzel örnek sabırsızlığa karşı hoşgörü dür diye biliriz
Gülün dikene katlanması, onu güzel kokulu yaptı
der mevlana
sevgilerimle