Sıkıldım. Bir şişe şarap açmalı, en iyisinden… Bir Bordeaux şarabı mesela, kırmızı. “Fado” larla, hiçbir şey yapmadan yudumlamalı.
İbrahim Tatlıses’in, “Mutlu Ol Yeter, Bir Kulunu Çok Sevdim” gibi klasikleri haricinde arabeski sevmem ama bir kadeh şarabım olsa bile “fado”suz ziyan etmem. “Fado” başkadır… Sözü geçen şarkıların sonradan yapılan düzenlemelerine inat, çıktığı ilk haliyle sevdiğim gibi “fado”ların da klasik halini daha çok seviyorum. Sonradan, estetik yapılan parçalar bana orijinalinin verdiği duyguları veremiyor.
Portekizce, “kader, alın yazısı” anlamına gelen ve “Fado” olarak tanımlanan bu müzik biraz acı, biraz hüzün, biraz özlem, biraz hayal kırıklığı; derken derin bir ızdıraba dönen bir hayattır. Esasen, “Fado” eşlerini veya sevgililerini açık denizlere uğurlayan ve günlerce, haftalarca, aylarca geri dönmelerini umutla bekleyen kadınların artık umudu tamamen kestiklerinde kaybolanların ardından denize karşı yaktıkları ağıtlardan doğmuştur. “Fado” bir feryattır. Acıdır, özlemdir, hüzündür, aşktır “Fado”. Ölümdür, isyandır… Portekiz arabeskidir.
İlk “Fado” kayıtları 1910′lu yıllara kadar dayanmaktadır. “Fado” bunca yıl popüler müziğe karşı özünü koruyabilmiş bir müziktir. “Fado”nun bir başka yorumcusu Dona Rosa bunu, bu müziğin popülerlik adına hiçbir kaygısı olmamasıyla açıklamıştır. Fado söyleyen 4 veya 5 müzisyen olduğunu, diğerlerinin popüler müzik de söylediğini ifade eden Dona Rosa, “Fado” müziğin insanlar için yapılan bir müzik olmadığını, dinleyicisi olsa da olmasa da “Fado”nun var olan bir müzik türü olduğunu söylemiştir.
“Fado” müzikten de öte bir histir. Hissederek söylenmesi ve dinlenmesi gerekir. Her dinlediğinizde ruhunuz yıkanır. Elinizde bir kadeh şarap, kulağınızdan kalbinize yumuşacık akan “Fado”larla kah bir denize açılırsınız, kah dallarının gölgesi yüzünüze düşmüş bir ağacın altında kanyak rengi gün batımını izlersiniz. Bazen kırk dereceye varan sıcaklarda bembeyaz, serin bir çarşafa serildiğiniz loş bir odada tembel öğleden sonralarının huzurunu bulursunuz; bazen de yürek parçalayan, iç acıtan, “elveda”sız ayrılıkların dramını…
Ne kadar inkar etse de herkesin içinde arabesk bir yan vardır. Gizliden gizliye acıya sevdalıyızdır. Mesela ben, melankolisiz yaşayamam. Uzun süren mutluluklar bana her zaman kara duyguları aratır. Böyle zamanlarda aç kalan o yanınızı zararsızca doyurabilmeniz için “Fado”lar tek başına yeterlidir. Ağlamak istiyorsanız, şiddetine göre bir kadeh veya bir şişe şarap “Fado”lara eşlik edebilir.
Her, “Fado” bir başka duyguyla yıkar sizi. Yıkar arındırır, yıkar dağıtır… Ne olursa olsun, bir kere dinlemeye başlayınca bir daha bırakamazsınız.
4 yorum:
Epey emek vermişsiniz, resim seçimleriniz de güzel. Çok ara veriyorsunuz ayda bir gibi...
Teşekkür ederim Ali bey. Bazı özel sebeplerden dolayı maalesef öyle oluyor uzun zamandır ama inşallah yakında düzelecek. =)
tarafımdan mimlendiniz..
Tavsiyemdir :)
http://www.youtube.com/watch?v=iCj9OuG5Q-4
.
Yorum Gönder