Halbuki ayaklarım böyle soğuk olmayabilirdi, yüreğim böyle ıssız... Kendi karanlığımda kalmayabilirdim... Omuzlarımda sorumluluklarımın ağırlığı, canım böyle sıkılmayabilirdi, ne yapacağımı şaşırmayabilirdim. Sırtımda kocaman bir boşlukla uyumayabilirdim, sağıma döndüğümde kokunu duyabilirdim, sıcaklığına sığınabilirdim. Televizyon izlerken, canım birden evde olmayan bir şey çektiğinde bir on dakika içinde yiyebilirdim. Arda, geceleri korkuyla uyanıp ağladığında çıplak ayaklarımla deli gibi yataktan fırlamayabilirdim, her, "anneee!" diye seslendiklerinde yerimden kalkmayabilirdim.
Hafta sonları, yumurtama kadar soyulmuş hazır kahvaltı sofrasına uyanabilirdim, çocuklar hızlı hızlı yiyip kalktıktan sonra sofrada, sürekli içindeki kaşığıyla oynadığım bir fincan çayımla baş başa kalmayabilirdim, önümdeki ekmek kırıntılarını çatalımla bir yerde toplamaya çalışmak yerine gülerek bir şeyler anlatabilirdim, dinleyebilirdim, susup gözlerine bakabilirdim. Pişirdiğim, fırında kremalı patatesin ne kadar enfes olduğunu yemek bitene kadar duyabilirdim, kocaman bir öpücük alabilirdim. Bulaşık makinesine sığmayan tencereleri yıkamaya çalışırken, elimde köpükler, kollarımdan damlayan sularla kendimi kucağında, havalarda bulabilirdim, bu işe çok kızabilirdim.
Pazar sabahları yoğun bir sessizlik yerine Fransızca şarkılarla uyanabilirdim, öpücüklerle uyandırılabilirdim. Her akşam, "lütfen sigaranı balkonda iç!" kavgası yapabilirdim, dinlemediğinde, "çocuklar öksürmeye başladı!" diye bir yarım saat küsebilirdim. Üşüyen ayaklarımı, arasına sokmam için bacaklarını aralayarak, ne yapacağımı bir çocuğun meraklı bakışlarıyla beklerken daha fazla dayanamayıp kendimi yanına atabilirdim, barışabilirdim. Gecenin sessizliğinde duyduğum her gürültüye, yatağın içinde yarı yatar pozisyonda oturup dakikalarca kulak kabartmayabilirdim. Akşam haberlerindeki facialara tek başıma cık cık' lamayabilirdim, şehitlere tek başıma ağlamayabilirdim. Avrupa Yakası'ndaki Dilber halaya tek başıma gülmeyebilirdim, "uyy terledim ha!" deyip arkasından gelen o hareketi yaptığında seninle göz göze gelebilirdim. Yine dipçik gibisin deyip seni yatağa sürükleyebilirdim. :))
Hafta sonları, yumurtama kadar soyulmuş hazır kahvaltı sofrasına uyanabilirdim, çocuklar hızlı hızlı yiyip kalktıktan sonra sofrada, sürekli içindeki kaşığıyla oynadığım bir fincan çayımla baş başa kalmayabilirdim, önümdeki ekmek kırıntılarını çatalımla bir yerde toplamaya çalışmak yerine gülerek bir şeyler anlatabilirdim, dinleyebilirdim, susup gözlerine bakabilirdim. Pişirdiğim, fırında kremalı patatesin ne kadar enfes olduğunu yemek bitene kadar duyabilirdim, kocaman bir öpücük alabilirdim. Bulaşık makinesine sığmayan tencereleri yıkamaya çalışırken, elimde köpükler, kollarımdan damlayan sularla kendimi kucağında, havalarda bulabilirdim, bu işe çok kızabilirdim.
Pazar sabahları yoğun bir sessizlik yerine Fransızca şarkılarla uyanabilirdim, öpücüklerle uyandırılabilirdim. Her akşam, "lütfen sigaranı balkonda iç!" kavgası yapabilirdim, dinlemediğinde, "çocuklar öksürmeye başladı!" diye bir yarım saat küsebilirdim. Üşüyen ayaklarımı, arasına sokmam için bacaklarını aralayarak, ne yapacağımı bir çocuğun meraklı bakışlarıyla beklerken daha fazla dayanamayıp kendimi yanına atabilirdim, barışabilirdim. Gecenin sessizliğinde duyduğum her gürültüye, yatağın içinde yarı yatar pozisyonda oturup dakikalarca kulak kabartmayabilirdim. Akşam haberlerindeki facialara tek başıma cık cık' lamayabilirdim, şehitlere tek başıma ağlamayabilirdim. Avrupa Yakası'ndaki Dilber halaya tek başıma gülmeyebilirdim, "uyy terledim ha!" deyip arkasından gelen o hareketi yaptığında seninle göz göze gelebilirdim. Yine dipçik gibisin deyip seni yatağa sürükleyebilirdim. :))
Ve bu saatte, bunları yazıyor olmayabilirdim...
Şayet yanımda olsaydın...
:(
9 yorum:
Ablacım sen yalnız kalmayı hiç haketmiyorsun ya:( Allah sizi hiç ayırmasın.
Aman Allahım ne güzel yazmışsın :))
Harikasın sen..
Her satırına bayıldım.En çok da elinde tencere kucakta havalara kaldırılışın muhteşemdi,kıskandım :PpPpP
Ben de o tencereleri elde yıkarım hep ve bundan sonra her seferinde aklıma geleceksin.Tabii bana böyle bi güzellik yapmayı aklının ucuna bile getirmeyen şahsın kafasına o tencereyi giydirme fikri eşliğinde :DD
Sonuç: Sen eşini,eşin seni ne kadar çok seviyorsunuz.
Sonsuza kadar daim olsun,sağlık içinde..
Sevgiler..
buram buram hasret kokmuş burası, tez vakitte kavuşmanız dileğiyle:))
Yaaa çok içime dokundu yaa. Bende her cümleni kendime yordum. Bende şayet yanımda olsa çok şey yapabilirdim :((((
gelmedi mi hala ya ? bizde alıştık ikinizin aşkına kocaman mutluluğunuza, kem gözlere turşu suyu yarabbim :)
Bazen sırf korkusuzca kavga etmek için istiyorum onu yanımda. Ne kadar ironik değil mi?
Aman yarebbi bu ne sevgi ahhhhhhh :D Maşallah maşallah :D Okuyunca sanki kendim yaşıyormuşçasına bir mutluluk kapladı dört bir yanımı :p Bir ömür boyu mutlu olur ve böyle sevginizden haberdar olan -ben gibi- herkesi mutlu edersiniz umarım :D
aslında eşinizle kısa bi süre sanırım iş sebebiyle filan olmalı, ayrı kalmanız herkez açısından iyi olmuş. hem siz onun eksikliğini görmüşsünüz, hem biz bu güzel satırları okumuşuz, iki insanın arasındaki bu güzel bağı anlamışız hemde bi kavuşma sevinci yaşamışsınız :)
@böcük; çoook teşekkür ederim. Dileğim, herkesin mutluluğundan ve aile huzurundan yana... İnan mutlu ve huzurlu bir şekilde bir arada olmak kadar güzel bir şey yok.
@stickman; evet aynen öyle oldu. İki hafta gibi bir süre mecburen ayrı kaldık. Fakat dediğin gibi tatlı ayrılıklar bunlar... İnsanoğlu, ulaşılabilirken çok da fazla farkına varamadığı değerlerin kıymetini hep yoksun kalınca daha çok ve daha iyi anlar ya... Ramazanda oruç tutmak ve sonrasında da neşeyle, heyecanla, büyük bir açlıkla iftar yapmak gibi oldu kavuşmak. :D Bu yazı da bütün bu duygularla, adı gibi birden çıktı işte... :)
Yorum Gönder